Geştalt Terapi Bütünleşmek ve Büyümek

SUNUŞ

Bütünleşmek ve büyümek. Geştalt terapi yaklaşımının sihirli gücü, bu uçsuz bucaksız iki sözcükte gizlidir.  Bir danışanım bunu şu dizelerle çok güzel bir şekilde ifade etmiştir

Büyümek istiyordum, güçlenmek

Çok yalnızdım koca dünyada

Küçük ve paramparça.

Korkuyordum yaşamaktan

En çok da kendimden. 

Ama büyümek istiyordum, güçlenmek.

Önce şöyle bir köşesinden baktım kendime çekine çekine

Sonra bir başka köşesinden utana sıkıla.

Baktıkça bakmak, ne varsa toplamak

O dağınıklıktan kurtulmak istedim

Ve topladım kendimi, bütünleştim.

Sonra sevdiklerime baktım bir de

Korktuğum o dünyaya

Yaşama ve yaşayan her şeye baktım.

Baktıkça, onlara yaklaştım

Ben onları, onlar beni gördü.

Selamlaştık önce, biraz zaman aldı ama

Sımsıcak sarıldık sonra. 

Onları da topladım, topladığım kendimin içine koydum.

Bir de baktım ki istediğim olmuş,

Büyümüşüm.

                                           

                                                               H.D.

 Bu kitap iki önemli amaca hizmet etmek üzere hazırlanmıştır. Geştalt terapi yaklaşımı ülkemizde henüz çok yaygın olarak tanınan bir terapi yaklaşımı değildir. Bu nedenle kitabın amaçlarından biri Geştalt terapi yaklaşımını tanıtmak ve tanıtırken de okuyucuların kendilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmaktır. Kitabın ikinci amacı ise terapi eğitimi alan terapistlere, Geştalt yaklaşımının kuramını ve yöntemlerini örneklerle anlatarak terapötik bilgi ve beceri düzeylerinin yükselmesine katkıda bulunmaktır.

Bu amaçlara ulaşabilmek için elinizdeki bu kitabı Geştalt terapi yaklaşımının kurucusu olan Fritz Perls’ün kitaplarını tarayarak, onun takipçilerinin ve çağdaş Geştalt terapistlerinin katkılarını gözden geçirerek ve kendi kişisel görüş ve deneyimlerimle harmanlayarak oluşturdum. Bu süreçte karşılaştığım en önemli zorluk, Geştalt yaklaşımında kullanılan kavramların Türkçeye tercüme edilmesi sırasında yaşadıklarımdır. Bazı kavramların Türkçe sözlüklerdeki karşılıkları, o kavramı tam olarak açıklayamadığından, kavramların tercümesinden çok kavramların anlamını vurgulayan sözcükleri kullanmayı tercih ettim. Bu konuda İngilizce yayımları takip edenler açısından bir karışıklık yaşanmaması için de kitabın sonuna bir sözlük bölümü ekledim.

Kitaptaki bilgileri çok uzun yıllar, farklı ülkelerdeki farklı Geştalt Enstitüleri’nden aldığım eğitimlere bağlı olarak oluşturduğum kendi “geştalt”ıma göre organize ettim ve açıkladım. Bir başka deyişle bu kitapta yer alan kuramsal ve yöntemsel bilgiler, benim Geştalt terapi yaklaşımını nasıl anladığımı ve uyguladığımı yansıtmaktadır. Kitabın hemen her bölümünde aktarılan bilgiler günlük yaşamda karşılaşılan örneklerle, danışanlarımın getirdiği örneklerle ve teknik uygulamalarla ilgili olarak verilen örneklerle desteklenmiştir. Bununla birlikte Geştalt terapi yaklaşımı o kadar zengin bir teknik repertuara sahiptir ki bunların hepsinin bu kitapta kapsanması mümkün olamamıştır. Ayrıca Geştalt terapi yaklaşımında kullanılan tüm yöntem ve tekniklerin detaylı bir şekilde ele alınması bu kitabın amacı da değildir. Kitapta yapılan terapötik müdahelerle ilgili örnekler, yıllar içinde danışanlarımla yaptığım çalışmalara dayanmaktadır. Ancak psikoterapi çalışmaları açısından son derece önemli olan gizlilik ilkesine ve etik kurallara uygun olarak örneklerde geçen tüm isimler ve o kişinin tanınması açısından belirleyici olabilecek özellikleri değiştirilmiştir. Diğer taraftan Geştalt terapi yaklaşımı “içinde bulunulan anda” yaşanılanlara odaklandığından, terapide yaşananları özellikle de bedensel ve sözel olmayan tepkileri satırlara tam olarak yansıtabilmek çok güç olmuştur. Ayrıca Geştalt terapi yaklaşımı insan insana diyalog ilişkisi üzerine temellendiğinden, diyalog ilişkisini yazılı olarak anlatmak da bir başka güçlük olarak ortaya çıkmıştır.

Kitabın ilk basımından bugüne 10 yıl geçmiş olması nedeniyle ve gerek Geştalt terapi yaklaşımı alanındaki gelişmeleri gerekse bir terapist ve hoca olarak benim yeni deneyimlerimi yansıtabilmek amacıyla bu baskıda bilgiler gözden geçirilerek yeni bilgiler ve örnekler eklenmiştir. Ayrıca kitapta sözü edilen kavramların daha iyi anlaşılabilmesi için yeni resimlerle konular genişletilmiştir.

Kitapta üç bölüm yer almaktadır. Giriş adı verilen ilk bölümün organizasyonunda ve içeriğinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Yeni haliyle bu bölümde Geştalt terapi yaklaşımının gelişimi ve temelleri, Geştalt terapi yaklaşımının amaçları ve uygulama biçimleri, Psikolojik sağlık ve kendilik gelişimi, Terapötik ilişki ve Geştalt terapisti başlıklar yer almaktadır. Geştalt terapi yaklaşımının gelişimi ve temelleri bölümünde, Geştalt yaklaşımının çok çeşitli görüşleri kendi içinde nasıl birleştirdiği ve varoluşçu, fenomenolojik ve bütüncü bakış açılarıyla insanı nasıl ele aldığı anlatılmaktadır. Her terapi ekolü gibi Geştalt yaklaşımının nihai amacı da kişiyi psikolojik sağlığına kavuşturmak ve sağlıklı kalmasını sağlamaktır. Bu genel tanımı Geştalt terapi yaklaşımı açısından özelleştirirsek, Geştalt terapi yaklaşımının nihai amacının; büyüme ve gelişmesini engellemeden, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen ve çevresiyle uyumlu bir ilişki içinde olan insanlar yaratmak olduğunu söyleyebiliriz. Geştalt terapi yaklaşımının amaçları bölümünün devamında Geştalt yaklaşımının akla gelebilecek hemen tüm psikolojik sorunlarda ve ayrıca kişisel gelişim amaçlı olarak bireysel, çift, aile ya da grup terapisi şeklinde uygulanabileceği ile ilgili bilgiler yer almakta ve terapide yararlanılan tekniklerden söz edilmektedir. Geştalt bakış açısına göre sağlıklı kişiler kendi sorumluluklarını üstlenebilen, kendilerini gerçekleştirebilen, otantik ve olgun kişilerdir. Psikolojik sağlık bölümünün ilerleyen sayfalarında psikolojik sağlık konusu ile bağlantılı olarak Geştalt yaklaşımının kendilik gelişimine bakış açısı ve sağlıklı bir kendilik gelişiminin nasıl olması gerektiği ile ilgili görüşleri bulunmaktadır. Terapötik ilişki ve Geştalt terapisti adlı bölümde ise terapideki diyalog ilişkisinin yani insan insana ve derin bir ilişkinin önemi vurgulanmaktadır. Bu ilişki içinde Geştalt terapisti kendi kişiliğini, yaratıcılığını, bilgisini ve varoluşunu terapiye yansıtır ve yargılamadan, yorumlamadan, etiketlemeden danışanla birlikte ve onun için çalışır.

Kitabın ikinci bölümünde Geştalt yaklaşımının temel kavramları ve bunların terapide ele alınış biçimleri ile ilgili bilgiler sunulmaktadır. Bu bölümde yer alan ilk kavram “farkında olmak” tır. Farkındalık kişinin her sıkıntıya düştüğü anda başvurabileceği ve sıkıntılarının kaynağına ulaşabileceği bir “iç” deniz gibidir. Bazen çok zor gelse de bu denizde yapılan her yolculuğun serinletici ve canlandırıcı bir etkisi olur. Yolculuk sırasında fark edilmesi gereken en önemli konu ihtiyaçlardır. Kişi ihtiyaçlarının ne kadar çok farkında olur, ne kadar kısa sürede ve ne kadar uygun yollarla karşılayabilirse kendini de o kadar mutlu, huzurlu, yeterli ve güvende hisseder. İhtiyaçlar adlı bölümde, ihtiyaçların ortaya çıkmasında şekil-fon ilişkisinin rolü, ihtiyaç döngüsündeki aşamalar ve ihtiyaçların karşılanmasını engelleyen faktörler ele alınmaktadır. İhtiyaçların karşılanmasını engelleyen faktörlerden biri de tamamlanmamış işlerdir. Tamamlanmamış işler kişinin şimdiki ve yeni ihtiyaçlarını karşılamasını engellemekle kalmazlar, geçmişteki ihtiyaçlarının da karşılanmamış olarak kalması nedeniyle çok çeşitli psikolojik sorunlara yol açarlar. Hatta çok derindeki karşılanmamış ihtiyaçlarla ilgili olan tamamlanmamış işler, sabit geştaltlar oluşmasına yol açarak kişinin bugünkü varoluş biçimini sadece duygusal ve düşünsel olarak değil bedensel olarak da etkilerler.

Geştalt yaklaşımı açısından çok önemli kavramlardan bir diğeri de temastır. Temas kavramının çok önemli olmasının nedeni, kişinin ancak temas yoluyla yani kişinin kendisiyle ve çevresiyle buluşması sonucunda bütünleşebileceğine ve büyüyebileceğine olan inançtır. Kişinin bütünleşmesinin ve büyümesinin engellenmesinde rol oynayan en önemli etkenler kendisi ve çevresiyle buluşmasında kullandığı temas biçimleridir. Geştalt yaklaşımında içe alma, duyarsızlaşma, saptırma, yansıtma, kendine döndürme, kendini seyretme ve iç içe geçme şeklinde adlandırılan bu temas biçimlerinin her biri çok kapsamlı olarak ayrı ayrı bölümlerde ele alınmıştır. Söz konusu bölümlerde her bir temas biçiminin tanımları,  yararlı ve zararlı kullanım biçimleri, nasıl ortaya çıktıkları, o temas biçimini sık kullananların kişilik özellikleri ve bunların terapide nasıl ele alınabileceği üzerinde durulmuştur. Diğer temas biçimlerinin temelini oluşturan içe alma, kişinin içinde yetiştiği çevreden hangi mesajları alarak büyüdüğüne ya da başka bir deyişle hangi bilgileri içine aldığına bağlı olarak dünyaya ve kendine nasıl baktığını gösteren temas biçimidir. İçe alınan ancak özümsenmemiş bilgiler bizi üç alanda etkilerler. Bunlardan birincisi değer yargıları, ikincisi ilişkiler ve üçüncüsü ise kendimizle ilgilidirler. Genellikle çok travmatik yaşantılarla başa çıkabilmek için geliştirilmiş olan ve kişinin hissizleşmesine yol açan duyarsızlaşma kişinin hayattan zevk almasını, sevinçli ve neşeli olmasını engeller. Saptırma temas biçimi kişinin dışarıdan gelen olumlu ya da olumsuz tepkileri dışlamasına neden olarak bir yandan onu olumsuz tepkilere karşı korurken, diğer yandan da onun olumlu tepkileri duymasını ve içine sindirmesini de önler. Yansıtma, kişinin farkında olduğu ya da olmadığı kendine ait özelliklerini, düşüncelerini ve duygularını çevresine atfetmesidir. Çevremizdeki kişileri ve dünyayı nasıl algıladığımız yaptığımız yansıtmalarla belirlenir. Bu anlamda çevremizdeki kişiler ve dünya, algılarımıza göre yarattığımız bir yansıtma perdesidir. Kendine döndürme temas biçimini kullanan kişi, ihtiyaçlarını karşılamak için çevreye yönelemez, tüm ihtiyaçlarını kendi başına karşılamaya kendini mahkum etmiş gibidir. Bu, bir açıdan kişinin kendini güçlü hissetmesine yol açsa da kronik bir biçimde yapıldığında çevreyle olan temasının engellenmesi sonucunda kişinin kendini yalnız hissetmesine ve giderek psikolojik açıdan güçsüzleşmesine neden olur.. Kendini seyreden kişi hayatını yaşamak yerine, kendi hayatını konu alan ve dolayısıyla başrolünde kendisinin oynadığı bir filmi, sadece başrol oyuncusuna odaklanarak seyrediyor gibidir. Bu nedenle de kendini seyretme temas biçimini sık kullanan kişiler kendilerini aşıp da diğerleriyle temas kurmakta çok zorlanabilirler. İç içe geçerek temas kurmaya çalışan kişiler ise kendileri gibi davranamazlar. Yalnız kalmaktan, eleştirilmekten, dışlanmaktan çok korktukları için kendi isteklerini ve fikirlerini ortaya koyamazlar, kimseye “hayır” diyemezler ve ihtiyaçlarına sahip çıkamazlar. Kendilerini destekleme gücüne sahip olmadıkları için de sürekli diğerlerinin onayına ve desteğine ihtiyaç duyarlar.

Kutupların bütünleştirilmesi Geştalt terapi yaklaşımının en önemli amaçlarından biridir. Kutuplar bölümünde kişilik özelliklerinin bir boyut üzerinde yer aldığı ve bu boyutun iki ucunda birbirine zıt olan kişilik özelliklerinin bulunduğu belirtilmektedir. Bu kutupların yani kişilik özelliklerinin olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirilmesi toplumsal değerlere göre değil kişinin ihtiyaçlarına ve çevresel koşullara göre belirlenir. Bu nedenle de kişinin her iki kutuptaki kişilik özelliklerine sahip çıkması gerekir. Sahip çıkılmayan kutuplar içsel çatışmaların ve dolayısıyla da nevrotik belirtilerin ortaya çıkmasına yol açarlar.

Kitabın ikinci bölümünde Geştalt yaklaşımının insanı anlamada ve onun bütünleşip, büyümesinde neler üzerinde durulması gerektiği vurgulanmaktadır. Uygulamaya yönelik bilgilerin yer aldığı üçüncü bölümde ise öncelikle büyümeyi ve bütünleşmeyi engelleyen direnç kavramı üzerinde durulmuştur. Geştalt yaklaşımına göre direnç, terapide aceleyle ve zorlamayla ortadan kaldırılması gereken bir durum değildir. Aksine anlaşılması, incelenmesi ve yaşanması gereken bir durumdur. Geştalt yaklaşımına göre danışanın büyümeye ve bütünleşmeye hazır olabilmesi için öncelikle onu olduğu gibi ve dirençleriyle birlikte kabul eden ve ona saygı duyan bir terapiste ihtiyacı vardır. Direncin olduğu kadar kördüğümlerin, tamamlanmamış işlerin, sabitleşmiş geştaltların, sağlıksız temas biçimlerinin ve kutupların fark edilmesinde bedensel tepkilerle, bedensel rahatsızlıklarla, beden yapısıyla ve duruş şekliyle ya da kısaca beden diliyle ilgili çalışmalar çok yaralı olmaktadır. Beden dili adlı bölümde bu konuyla ilgili terapide yaralanılabilecek yöntemlerle hakkında örnekler verilmiş ve sonuçta beden, zihin ve ruh bütünlüğünün nasıl sağlanabileceği anlatılmıştır.

Geştalt yaklaşımına göre bütünleşmeye giden yollardan biri de rüyalardır. Rüyalar kişiliğin reddedilen, sahip çıkılmayan taraflarının fark edilmesi ve kişilik içinde bütünleştirilmesi, ihtiyaçların fark edilmesi ve karşılanması için harekete geçilmesi,  sağlıklı ilişkiler kurulmasını engelleyen duyguların ve temas biçimlerinin fark edilmesi ve değiştirilmesi gibi amaçlara hizmet ettiklerinden terapide rüya çalışmalarına çok önem verilir. Bu nedenle de Geştalt yaklaşımı rüyalarla çalışılabilmesi için çok zengin yöntemler sunmaktadır. Kitabın son alt bölümü olan “Vaka Çalışması”nda ise bir vaka üzerinden Geştalt terapi yaklaşımına göre tanı koyarken hangi haritalardan yaralanılabileceği, terapide dikkat edilmesi gereken noktalar ve terapi süreci anlatılmaktadır.

Geştalt terapi yaklaşımı pek çok psikolojik sorunun çözümünde çok etkili sonuçlara ulaşılmasına olanak tanımaktadır. Bu başarılı sonuçlara ulaşılmasında Geştalt yaklaşımının sunduğu çok çeşitli ve yaratıcı yöntemlerin etkisi büyüktür. Ancak asla unutulmamalıdır ki Geştalt terapi yaklaşımının başarısı sadece sunduğu yöntemlere bağlı değildir. Terapinin başarılı olabilmesi için terapistin Geştalt yaklaşımının bakış açısını ve kuramsal temellerini kendi içinde bütünleştirmiş olması gerekir. Bu nedenle okuyucuların Geştalt terapi eğitimini tamamlamadan, kendileri terapiden geçmeden ve yeterli bir süre ve yetkin Geştalt terapistlerinden süpervizyon almadan bu yöntemleri uygulamaları son derece zararlıdır ve etik kurallara aykırıdır.

Son olarak, umarım bu kitap kendinizin ve çevrenizdekilerin daha çok farkına varabilmenize, yargılamadan, suçlamadan, utanmadan, korkmadan ve endişelenmeden kendinizle ve dünyayla bütünleşebilmenize ve “büyümüş” olarak “büyük” bir dünyada “olduğunuz gibi”  var olmanıza katkıda bulunabilir.

  Prof. Dr. Ceylan Daş

ARKA KAPAK

Geştalt yaklaşımı hem bir yaşam felsefesi hem de bir terapi yaklaşımıdır. Geştalt yaklaşımı kişinin yargılamadan, suçlamadan, utanmadan, korkmadan ve endişelenmeden kendisiyle ve çevresiyle bütünleşebilmesine,  bütünleşerek büyümesine ve büyüdükçe “büyük” bir dünyada “olduğu gibi”  varolmasına olanak tanıyan hümanist bir bakış açısına sahiptir. Dolayısıyla Geştalt yaklaşımını anlatan bu kitap kendini anlamanın, insan insana temasın ve kişisel gelişimin önemine inanan herkes içindir.

 

Geştalt yaklaşımı ülkemizde henüz çok yaygın olarak tanınan bir bakış açısı değildir. Bu nedenle kitabın amaçlarından biri Geştalt yaklaşımını tanıtmak ve tanıtırken de okuyucuların ihtiyaçlarının, isteklerinin, çevreleriyle nasıl temas kurduklarının, tamamlanmamış işlerinin, dirençlerinin ve kördüğümlerinin farkına varmalarına yardımcı olmaktır. Kitabın ikinci amacı ise terapi eğitimi alan terapistlere, Geştalt yaklaşımının kuramını ve yöntemlerini örneklerle anlatarak terapötik bilgi ve beceri düzeylerinin yükselmesine katkıda bulunmaktır.