Ekonometri
1 Mart 2006, Çarşamba
AMAN DOKTOR; BENİ KENDİMLE BARIŞTIR
Ne kadar cok kazanırsanız kazanın, toplumda ne kadar çok itibar görürseniz görün, eskisi kadar mutlu ve huzurlu değilseniz kaybedivorsunuz demektir. Hele bir de özel yaşamınız eskisi gibi değilse, acil Geştalt imdat servisini aramanın zamanı geldi de geçiyor bile. Ama siz yine de emin olmak için kravatınız takmadan aynanın karşısına geçip kendinize bir sorun; “Neden ben?” Eğer yanıtınız “Hatalarım yüzünden, hepsi benim suçum” ise acele etmenizde fayda var. Çünkü Geştalt yaklaşımına ve bu yaklaşımın öncülerinden Doçent Doktor Ceylan Daş’a göre bütün insanlar saf ve temiz doğar. Onları değiştiren toplumun kendi yarattığı bazı duygular. Profesyonel dünyamız dahil hayatımızı bu denli etkileyen ve sonradan öğrenilen duygular hangisi mi; “utanç”, “korku”, “suçluluk” ve “endişe”.
Bu duyguları asıl konumuz olan iş dünyasına şöyle yorabiliriz. Kaybettiğimiz için utanıyoruz, kaybetmekten korkuyoruz, kaybettiğimiz için suçluluk duygusuna kapılıyoruz ve kaybedebiliriz diye endişeleniyoruz. Bir başka deyişle insanlar zamanla maruz kaldıkları travmalar ve yaşamın getirdiği bir takım göreceli zorluklar nedeniyle çeşitli savunma mekanizmaları geliştiriyor. Bu mekanizmalar da bir çok ruhsal sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. “Aman canım, kim kaybetmekten korkmaz ki;” demeyin. Eğer yukarıdaki duygulara sahipseniz ve bunlar yaşamınızı etkiliyorsa tehlike sinyalleri gelmeye başlamış demektir. Çünkü insan, bu duyguları gerçekleşmesin diye çesitli savunma mekanizmalan gerçekleştirir ve “zırh” olarak da betimleyebileceğimiz bu duygulardan kendimizi ne kadar alıkoymaya çalışırsak, zırhımız o kadar kalınlaşır. Belki işimizi kaybetmeyeceğiz ama aile gibi, dostlar gibi, huzur gibi değerlerine paha biçemeyeceğimiz şeylerden olacağız. Örneğin işimizde başarısız olmayalım diye her zamankinden daha çok çalışabiliriz. Bu durum işinizi kurtarır ama ailenize ayırmanız gereken zamandan olursunuz. Böylece aile huzurunuz bozulur. Çünkü zamanla aileniz yalnız kalır. Dr. Ceylan Daş, bu durum için şu cümleyi kuruyor:
“Eğer bir işi çok yapıyorsanız, diğerini az yapıyorsunuz demektir.” Yani; eğer işinize fazla vakit ayırıyorsanız, ailenize daha az zaman harcıyorsunuz demektir. Ya da özel yaşamınıza ayırdığınız vakit daha fazlaysa, işinizi ihmal edersiniz. Sorunun temelinde ise iletişim sorunlan yatar. Diğer taraftan Daş, çalışmalarında Geştalt yaklaşımını kullanıyor. Geştalt, Almanca ‘şekil’ ya da “anlamlı bir bütün” anlamına geliyor. Kaynağını ve teorik temelini bilişsel psikoloji, varoluşçuluk, görsel psikoloji ve psikodrama gibi olgulardan alan Geştalt psikolojisi, kuramsal gelişim ve koçluk alanında bireyin içsel yaşamı veya grupların etkileşimini düzenlemekte kullanılıyor. Geştalt yaklaşımında insan; duyguları, düşünceleri, davranışlan ve bedeniyle bir bütün olarak ele alınıyor. Diğer ekollerden farkı ise sadece insanı ya da sadece çevreyi değil, çevre içinde insanı bir bütün olarak değerlendiriyor oluşu. Geştalt’ta müzik, dans, resim gibi sanatsal uygulamalardan da faydalanıyor.
Geştalt terapisti Doçent Doktor Daş, her biri toplumun farklı ekonomik ve sosyal çevrelerinden, genelde farklı mesleklerden insanlarla yaptığı terapilerde bu insanların kendileri ve çevreleriyle olan iletişim sorunlarını çözmeye çalışıyor. Daş, tüm katılımcıların iletişim problemlerini ortadan kaldırarak sağlıklı kararlar almalarını sağlayacak bir ortam yaratıyor. Öte yandan Daş, Geştalt psikolojisini iş hayatında da uygulamaya çalışıyor. “Bireysel ve zaman zaman grup terapisi biçiminde devam eden katılımcılar problemlerimizin üzerine gidip, birbirimizle iletişime geçiyoruz. Grup ya da bireysel olarak sorunların farkına varıyor, ortak bir çözüm için sorunlara yoğunlaşmaya çalışıyoruz.’diyor Doçent Doktor Ceylan Daş.
Geştalt yaklaşımında her bireyin davranış ve kişilik kalıplarımız bulunuyor. Bununla beraber, farkında olmadığımız davranış ve kişilik kalıplarımız da mevcut. Hayatımızı değiştirebilecek olanlar da bunlar. Geştalt yaklaşımı ise işte bu noktada kullanılmaya başlıyor. Üç ilkesi bulunan Geştalt psikolojisinin ilk ilkesi basitlik. ikinci ilke en çok dikkat çeken figürün ortaya atılmasi, üçüncüsü de eksik kısımları tamamlama yani mevcut boşlukları kapatma.
Mart/Nisan 2006 sayfa:119