Bir Gün
26 Mart 2006, Pazar
RAKI ŞİŞESİNDE BALIK OLMADAN TERAPİ İÇİN BİR UZMANA UĞRA
Psikolog Doç.Dr. Ceylan Daş, insan ilişkilerinde yaşanan sorunların son yıllara damgasını vurduğunu söyledi. Daş ilişkilerde yaşanan sorunlardan sıyrılmaktan, alkol kullanımının önlenmesine kadar birçok alanda insanlara yardımcı oluyor. Daş bu sorunları bertaraf etmek için Geştalt yöntemini kullanıyor. …
‘Terapi ayna tutmaktır’ diyen Doç.Dr. Ceylan Daş, “Bütünleşmek ve Büyümek”, “Rakı şişesinde balık olmak” ve “Depresyon” kitaplarının da yazarı.
Geştalt Terapi Derneği Başkanı Doç.Dr. Ceylan Daş, bu alandaki sayılı isimlerden biri. Daş, Türkiye’de aldığı psikoloji eğitimini, İngiltere’de Metanoia Enstitüsü’nde aldığı eğitim ile birleştirdi. Daş, şu anda Türkiye’deki iki Geştalt uzmanından biri.
Doç.Dr. Daş ile Geştalt yöntemi ve Türk halkının en çok karşılaştığı ruhsal sorunlar üzerine konuştuk…
Geştalt yöntemini açıklayabilir misiniz?
Geştalt, Almanca kökenli bir sözcük. Geştalt, ‘şekil, örüntü, anlamlı bir butün’ demek. Bireyin, duygu, düşünce ve bedeninin çevre ile bütünlüğü anlamına geliyor. Ancak son yıllarda bu uyum bozuldu. İşte biz bu uyum sorununda devreye girerek, insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Geştalt’ta olayları kişilere özgü yorumluyoruz. Bu nedenle beden dilinde genelleme yapmaya karşıyız. Kişinin kendine özgü tutumu ve beden dili devreye girer. Geştalt’ta rüya tabirlerine ya da kahve fallarına bu nedenle inanmayız.
Son dönemde size yapılan başvurularda bir artış yaşandı mı?
Son dönemde büyük bir artış yaşandı diyemem. Uzun zamandır aynı yoğunluk var. Günde ortalama 10 kişiye bakıyorum. Bu da haftada yaklaşık 40 kişi anlamına geliyor. Büyük şehirlerde psikologlara gitmek doğal karşılanırken kırsal kesimde bu sayı elbette daha düşük. Hala bazı duvarlar yıkılamadı.
Size daha çok kadınlar mı yoksa erkekler mi başvuruyor?
Genel bir değerlendirme yaparsak, kadınların sayısının daha çok olduğunu söyleyebilirim, ama son donemde erkeklerin sayısında da önemli bir artış yaşandı. Mesela çiftlerin bize başvuru oranında büyük artış yaşanıyor. Kadın boşanma karan aldıysa, erkek psikologdan randevu alıyor. Önceden tam tersi bir durum yaşanıyordu. Randevuyu kadın alıyordu. Bu da erkeklerin psikologa başvurusunun arttığına en güzel örnek.
Peki başvurularda eğitim durumları belirleyici oluyor mu?
Tabii ki. En çok üniversite mezunları bize başvuruyor. Ancak cinsel sorunlarda eğitim seviyesi düşebiliyor. Bu konuda lise mezunlan da başvuruyor. Kırsal kesimden bize başvuranların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Çünkü o bölgelerde hem psikolog sayısı yetersiz, hem de ‘başkaları ne der?’ anlayışı hakim.
Türkiye’de halk psikologa en çok hangi konularda başvuruyor?
En çok insan ilişkilerinde yaşanan sorunlar nedeniyle psikologa başvuruluyor. Aşk, iş, arkadaşlık, aile tüm ilişkileri kapsıyor bu durum. Temelde doğal olmayan, yani sonradan öğrendiğimiz dört duygu bu sorunları besliyor. Bunlar; korku, endişe, utanç ve suçluluk.
Bu doğal olmayan duyguların hangisini daha çok yaşıyoruz?
Bu duygulardan en çok utanç duygusu bizi köreltiyor. Utandırmaya ve utanmaya müsait bir toplumuz. Birini eleştirirken de, kendi hayatlarımızda da utanıyoruz ve utandırıyoruz. Millet olarak başkalarının hayatları üzerinde söz söylemeye hakkımız varmış gibi davranıyoruz. Herkese ve her şeye karışıyoruz. Birinin evliliğini, diğerinin etek boyunu eleştiriyoruz. Bunu yaparken de utandırıyoruz. Utancın ardından en çok yaşadığımız doğal olmayan duygu ise: endişe. ‘Yarın ne olacak?’ diye yaşıyoruz. Tabi bunda yasadığımız ülkenin sosyo-ekonomik durumunun da payı büyük.
Evli çiftler de size başvuruyor mu?
Evli çiftler, eskiye oranla daha fazla sorun yaşıyor, bu da başvurulara yansıyor. İnsanların birbirine tahammül sınırları artık daha az. Evliliklerde de sorunun temelini iletişim bozukluklan oluşturuyor. Türk ailelerinde büyük bir sorun ise, evli çiftlerin aileleri. Hiçbir toplumda aileler bu kadar iç içe değil. Çocuk nasıl ki konuşmayı öğreniyorsa, ilişkiyi de anne ve babadan öğreniyor. Anne ve baba arasında yaşanan iletişim bozuklukları direkt çocuğa yansıyor. Ve çocuk ilişkiyi bu örnekten yola çıkarak değerlendiriyor.
Evli çiftlerin sorunlarının başında neler geliyor?
Biz çiftlere ilk olarak hangi konuda anlaşamadıklarını soruyoruz. Evlilik bir araba gibidir. Ya çalışır ya da çalışmaz. Biz arabayı kenara çekmelerine ve tamir etmelerine yardım etmeye çalışırız sadece. Onların bir arada yaşamaya niyetli olmaları gerek. Haklı, haksız yoktur. Çiftler arasında en çok birbirlerine ilgililerini göstermelerinde sorunlar yaşanıyor. Aynca Türk aile yapısı çok iç içe. Mesela çiftler arasında en önemli sorunların başında kayınvalideler geliyor. Ama İngiltere’de böyle bir şey yok. Bu, Türk aile yapısına özgü bir durum. Bizde “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışı hakim. Anneler çocukları için kendi hayatlarından vazgeçiyor. Bu nedenle çocuklarının hayatlarını yaşamaya başlıyorlar. Sınırlar ortadan kalkıyor.
Peki, Türkiye’de anneler çocuklarının en çok neIerine karışıyor?
Anneler, çocukları evlense bile her şeylerine karışıyorlar. Evlendikten sonra çocuk yapıp yapmamaları da buna dahil. Çocuk istemiyorlarsa da utandırıyorlar, çocuklan olmazsa da. Utandırma burada da karşımıza çıkıyor. Utandırma, güvensiz toplumlara özgüdür. Herkesin ortak düşüncede olması insana güven verir. Aykırı düşünceler bu nedenle utandırılır. Anneler, ilişkilerin o kadar içinde ki, çiftler yanıma geldikten sonra arayıp “noldu, neler konuştunuz?” diye soran anneler bile var.
Başka ne türlü amaçlarla size başvuruyor insanlar? Mesela kötü alışkanlıklardan vazgeçirebiliyor musunuz?
Alkol ve kumar oynayan ve bu alışkanlıklarından vazgeçmek isteyenler de bize başvuruyor. Alkolde belli bir sınıra kadar biz bakıyoruz. Yani tıbbi olarak bir sorun yaşanıyorsa, kişinin hayatını tehdit ediyorsa, onu bir tıp merkezine yönlendiriyoruz. Alkolün de kumarın da temelinde utanç duygusu var. Kumarda, daha kolay para kazanma isteği var. Biz bu noktada kişiye yardımcı oluyoruz. Bu alışkanlıklardan vazgeçirmeye çalışıyoruz.
Geştalt’ta insanlan bırakmak istedikleri alışkanlıklarından nasıl vazgeçiriyorsunuz? Teknikleriniz neler?
Nefes egzersizleri yaptırıyoruz. Rahat bir alan yaratıyoruz onlar için. Grup terapileri yapıyoruz. Grup terapilerinin her birinin teması var. Mesela “içimdeki kahramana yolculuk” teması ile kendilerini tanıyorlar. Bu terapiler sabah başlayıp, gece geç saatlere kadar devam ediyor. 15-30 kişi arasında katılımla yaptığımız bu terapilere asistanlarla giriyoruz.